
Druid sözcüğünün kökeni tartışmalıdır. Klasik metinlerde druid sözcüğü çoğul olarak, Grekçe ‘de dràidai, Latince’de druidae şeklinde geçer. Bu sözcük hiç bir Kelt-Roma yazıtında bulunmadığı için orjinali bilinmemektedir fakat Galya dilinde druvis ya da druvids şeklinde olduğu tahmin edilmektedir. Eski İrlanda dilinde ise bu sözcük tekil olarak druí, çoğul olarak druid şeklindedir. Etimolojisi bilinmemekle beraber, Yaşlı Plinus bu sözcüğün Yunanca dràj (meşe) ve Hint-Avrupa kökenli wid- (bilmek) sözcüklerinden türediğini söylemektedir. Aynı şekilde Keltlerin kutsal yerlerinden biri olan Anadolu’da, Galatya’daki alanın adı da Drunemeton’dur.

"Doğa üstü öğretilerine ek olarak ahlak sorunlarıyla da uğraşıyorlardı. Ve bu sebeple herkesten daha doğru olarak biliniyorlardı. Hem teker teker bireylerle ilgileniyorlar hem de toplumun iyiliği için çalışıyorlardı. Yasal olaylarda da karar verme gücüne sahiptiler. Bu suretle savaşların gidişini kontrol eden ve savaşa katılacak orduları denetleyen ve özellikle cinayet suçlarında karar veren kişiler olarak da biliniyorlardı. Sayıları çoğaldıkça bir o kadar da toprağın göndereceğine inanıyorlardı. Ve onlarla birlikte diğerleri de ruhun ve evrenin, gelecekte bir zamanda su ve ateş her şeyi yenecek olduğu halde, ölümsüz olduğu fikrini savunuyorlardı."
Diodorus ise Druidlerden şöyle bahseder:
"Druid adı verilen ve büyük saygı gören bazı filozoflar ve din adamları vardı. Adetlerine göre bu filozoflardan biri olmadıkça hiçbir kurban töreni yapılmazdı. Çünkü, sunularının Tanrılara ancak tanrısal doğadan nasibini almış bu adamlar vasıtası ile ulaşacağına ve isteklerinin yine bu adamlar tarafından yapılması gerektiğine inanıyorlardı. Savaş söz konusu olduğunda da gerek düşmanları gerekse de kendi halkları, onların ve şarkı söyleyen bardların sözünü dinliyorlardı."
Romalı Hippolyte ise MS III. yüzyılda Druidlerle Pisagorcular arasında bağlantı kurar:
"Druidler Pisagorcu felsefenin ateşli savunucularıdır. Bunu onlara Pisagor'un müridi ve kölesi Zalmolxis öğretmiştir. Pisagorcu hesaplar ve büyü pratikleri sayesinde yaptıkları öngörülerle Keltler üzerinde büyük etki sahibi olmuşlardır.”
İskenderiyeli Clemens ise çok daha değişik bir görüş ortaya atar:
"Alexander, üzerine olan eserinde semboller Pisagorcu Pisagor'un Asurlu Nazaratus'un öğrencisi olduğunu ve ayrıca Brahmanlardan ve Galatlardan ders aldığını söyler."
Her iki yazarın yazdıkları gerçekle çok ilişkili olmasa da Druid öğretisinin diğer ezoterik öğretilerle olan ilişkisine değindikleri için anlamlıdır.
Bir druid, etrafındaki doğandan ilham alır. Soğuk bir kış sabahında tilkilerin karla kaplı bir tarlada koşuşturmalarını ve birbirlerini kovalamalarını izlerken keyif alır. Soğuk sonbahar aylarında azgın geyiğin çağrılarını duyduğunda sıcağı ve tutkuyu hisseder. Yaz güneşinde yiyecek ve sıcaklık arayan kelebeğin uçuşunda saf neşe bulur. Avını takip eden bir kediyi izlerken avın heyecanını farkeder. Bulutlu bir gökyüzünde süzülen şahinle birlikte kanatlanır ve hayatın sarmallarını yansıtan sarmallarda termikler bulur. İnsan doğasının ruhlarını onurlandıran, şehir merkezinde uğuldayan insanlığın şarkılarını duyar.

Druid öğretisine göre, evren üç bölümden oluşmuştu. Bunlardan birincisi, üzerinde yaşadığımız toprak; ikincisi Fomorianların (bir bir yarı-Tanrı ırk), zamanlar dünyayı yönettiklerine inanılan hayaletlerin ve kaybolmuş ruhların bulunduğu yer altı; üçüncüsü Batı adalarının ve Avalon'un olduğu Görünmeyen Dünya ya da Öteki Dünya.
Diğer ezoterik topluluklardan farklı olarak, Druidler aralarına kadınları da kabul ediyorlardı ve bunlar Druides adını alıyorlardı.
Druideslerin inisiyasyonlarının nasıl olduğu bilinmemekle birlikte özellikle savaşçıların ve asillerin yetişmesinde büyük paylan olduğu bilinmektedir. Bu durum Orta Çağ efsanelerinde sık sık geçen "Bilge Kadın" motifine de kaynaklık etmektedir. Druidesler eğitimde olduğu kadar, ilaç hazırlamada, şifalı bitkilerin bulunmasında da söz sahibi idiler.
Druideslerin, özellikle İskoçya’da, Sein Adası'nda toplandıkları ve buraya erkekleri almadıkları söylenir. Söylenceye göre burada dokuz Druidesin (Gallizena) önderliğinde kendini adamış genç kızlar vardı. Halk arasında Druideslerin burada sihir ve büyü ile hatta hava olaylarına hükmettikleri, uğraştıkları düşünülür, istedikleri hayvanın şekline girdikleri de söylenirdi.
Hristiyanlığın yayılmasından sonra Druid inançlarını tamamen silmek isteyen Hristiyanlar, Druidesleri halkın gözünde cadılara çevirmişler ve halkı onlara düşman etmeyi başarmışlardır.
İngiltere'de Erken Modern dönemde, antikacı ve Anglikan papazı William Stukeley'in (1687-1765) kendisini bir "druid" olarak ilan etmesi ve bir dizi New age temelli araştırmacı ile iş birliği yapmasıyla ortaya çıkmaya başlayacaktı, daha sonra kelt mitotik söylencesi ile Hristiyan manevîyatının baglantısını öne attı ve sentez bir sistem oluşturdu.
Üzerinde yaşadıkları yerde en çok ağaçlar ve korular kutsaldı, Kutsal alanlar buralarda seçiliyor ve toplantılar buralarda yapılıyordu. Koruların dışında dağlar da kutsaldı. Druid öğretisine göre dağlar ilhamın geldiği, tanrısal varlıkların insanlarla konuştuğu yerlerdi. Birçok dağ ve tepe güneş tapımı için kullanıhyordu. Hristiyanlığın gelişinden sonra da bu dağlar kutsallığını korumuştur. Örneğin Fransa'daki Mont-Saint-Michel önce güneş tapımı için kullanılan daha sonra da Hristiyanlığın kutsal yerlerinden biri olan tepelere bir örnektir. Dağların Druidler için bir önemi de buralardan çok daha iyi astronomik gözlemlerin yapılabilmesidir. Bunlar dışında su kaynaklarının da kutsal kabul edildiğini biliyoruz.
Druidry'nin yapısında bulunan ekoller;
- Christodruid
- Hasidik Druidry
- Zen-Druidry
- Hermetik-Druidry
- Arthurian-Druidry
- Wicca set Druidry
- Sexes Druidry
“Druidler tanrılara tapınma görevini üstlenir, ulusal ve özel kurbanları düzenler ve tüm dini sorunlara hükmederler. Çok sayıda genç adam eğitim almak için onlara akın etmekte ve insanlar tarafından onurlandırılmaktadırlar.”
(Galya Savaşları, VI: 13)
Druidlerin bir başka görevi de tabu ve büyülerini pekiştirebilecekleri iksirler hazırlamaktır. Düşmanlara büyü yapmak veya lanetlemek için nesnelerin kullanılması, antik çağda birçok kültürde oldukça yaygın bir uygulamaydı. Fakat druidlerin sihirle ilişkisi, büyük olasılıkla, Ortaçağ Hıristiyan yazarları tarafından pagan uygulamalarının ve uygulayıcılarının şeytanlaştırılmasından kaynaklanmaktadır. Bu beceri çok daha muhtemel olarak, yaygın rahatsızlıklar için doğal ilaçlar ve çareler hakkında bilgi sahibi olmaktır.

Druidry'de yapılan ve konululan her şey Güneş'in önünde ve birbirinin şahitliğinde olurdu. Hem Güneş'i hem mevsimsel döngüyü hem de birinin bir diğerinden üstün olmadığını göstermek için toplantı ve ritüellerini çember şeklinde dizilerek yaparlardı.
Druidler kendilerini üçe ayırmıştı. Bunlar;
1-) Bard/Ozan druid: Sanatsal yönü ağır basanlar
2-) Ovates/Büyücü Druid: Şifa, astroloji ve kehanet konusunda becerikli olup sezgisel yönü ve büyü yeteneği ağır basanlar
3-) Druid: Ceza ve ödül verme, yargıda bulunma, toplumsal tören ve ritüelleri yönetme ve doğru karar vermeye yeteneğine sahip olanlar.
Druid rahibesi Emma Restall Or, Druidry'i şöyle tanımlar;
"Bir davranış biçimi, anlayış ve doğal yaşam felsefesi. Birçok yönden zengin ve kadim bir inanç, mistik bir ruhsallıktır."
"Bir davranış biçimi, anlayış ve doğal yaşam felsefesi. Birçok yönden zengin ve kadim bir inanç, mistik bir ruhsallıktır."
Kaynakça;
Modern Celtic Shamism - D. J. Conway
Büyünğn, Cadılığın ve Okültizmin Tarihi - W. B. Crow
Okült, Cadılık ve Büyü Resimli Tarihi - Christopher Dell
The Druidry Handbook: Spiritual Practice Rooted in the Living Earth - John Michael Greer
Paganizm - Volkan Gümüş
Pagan Portals - The Awen Alone: Walking the Path of the Solitary Druid - Joanna van der Hoeven
Modern Celtic Shamism - D. J. Conway
Büyünğn, Cadılığın ve Okültizmin Tarihi - W. B. Crow
Okült, Cadılık ve Büyü Resimli Tarihi - Christopher Dell
The Druidry Handbook: Spiritual Practice Rooted in the Living Earth - John Michael Greer
Paganizm - Volkan Gümüş
Pagan Portals - The Awen Alone: Walking the Path of the Solitary Druid - Joanna van der Hoeven